İslam Kelamcılarında Lütuf Teorisi
Allah’ın isimleri ve sıfatları içerisinde O’nun rahmetini anlatanları daha yoğundur. Zaten ilahi vahiy, O’nun ismini anmakla ve Kur’an, O’nun rahmetiyle başlar. İlahi rahmet ise sadece zâti bir nitelik değil, aynı zamanda yaratılanlara yansıyan yönleriyle tecelli eden bir fiildir. Allah’ın insana rahmetini ifade eden kavramlarından biri de lütuftur. Lütuf, hem insan zihnini aşan aşkınlığıyla ilahi zâtı niteleyen hem de insanlığa yansıyan incelikli iyilikleri anlatan bir sıfattır.
Kur’ân’da ve Müslümanların kültüründe ilahi lütuf denince akla ve gönle doğan mana, Allah’ın kahrının zıttı olarak düşünülen iyiliği, ikramı ve bilinen ya da bilinemeyen yardımlarıdır. Ancak Müslüman kelamcılar özellikle Mutezile’nin kavramsallaştırmasıyla, lütfu, itaat ve isyanla alakalı olarak insan fiillerine yönelik ilahi etki bağlamında ele almış ve kavramın hissettirdiği duygusal ve manevi içeriği, yaratma ya da sevk etme manalarının fiziksel muhtevası içerisinde gölgelemişlerdir. Bu eserde, lütuf kavramının Kur’an özelinde hangi anlama geldiği ve daha sonra İslam düşünce geleneğinde nasıl bir muhtevaya sahip olduğu Ehlisünnet ve Mutezile ekollerinin görüşleri çerçevesinde incelenmiştir.